42/ŞÛRÂ-16: O’na (Allah’ın) davetine icabet edildikten sonra Allah hakkında tartışanlar; onların huccetleri (delilleri), Rab’lerinin indinde bâtıldır. Onların üzerinde (Allah’ın) gazabı ve şiddetli azap vardır.
42/ŞÛRÂ-17: Allah, Kitab’ı ve mizanı hak ile indirdi. Ve sen idrak edemezsin (bilemezsin). Belki de o saat yakındır.
42/ŞÛRÂ-18: Ona (kıyâmet saatine) inanmayanlar, onu acele istiyorlar. Âmenû olanlar (ise) ondan korkanlardır. Ve onun hak olduğunu bilirler. Muhakkak ki o saat (kıyâmet) hakkında şüphe edip mücâdele edenler, gerçekten uzak bir dalâlet içindedirler, (öyle) değil mi?
42/ŞÛRÂ-19: Allah, kullarına Lâtif’tir (lütufkâr). Dilediği kimseyi rızıklandırır. Ve O, Kaviyy’dir (kuvvetli), Azîz’dir (yüce ve şerefli).
42/ŞÛRÂ-20: Kim ahiret hasatını (mahsulünü, kazancını) isterse, Biz onun kazancını artırırız. Kim dünya kazancını isterse, ona (da) ondan (dünya kazancından) artırırız (veririz). Ve onun ahirette nasibi yoktur.
42/ŞÛRÂ-21: Yoksa Allah’ın, dînde izin vermediği şeyleri, onlara şeriat kılan ortakları mı var? Ve fasıl (ayırma) sözü geçmemiş olsaydı, mutlaka onların arasında (hemen) hüküm verilirdi. Ve muhakkak ki zalimler, onlar için elîm azap vardır.
42/ŞÛRÂ-22: Zalimlerin, kazandıklarından dolayı korkmuş olduklarını görürsün. Ve korktukları şey, onlar için vuku bulacaktır (başlarına gelecektir). Ve âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel (nefs tezkiyesi) işleyenler, cennet bahçelerindedirler. Onlar için Rab’lerinin katında diledikleri herşey vardır. İşte bu fazlul kebirdir (büyük fazl).