21/ENBİYÂ-102: Onun (cehennemin) uğultusunu işitmezler. Ve onlar, istedikleri şeyler içinde ebedî kalacak olanlardır.
21/ENBİYÂ-103: O en büyük dehşet (korku), onları mahzun etmez. Ve melekler, onları karşılar (ve derler ki): “Bu, sizin vaadolunduğunuz gününüzdür.”
21/ENBİYÂ-104: O gün, kitapların yazılı sayfalarını dürer gibi semayı düreceğiz. Onu ilk defa halketmeye başladığımız gibi (eski durumuna) iade edeceğiz (geri döndüreceğiz). Bizim üzerimizde bir vaaddir. Muhakkak ki (bunu) yapacak olan, Biziz.
21/ENBİYÂ-105: Andolsun ki; zikirden (Tevrat’tan) sonra Zebur’da, arza salih kullarımızın varis olacağını, yazdık.
21/ENBİYÂ-106: Muhakkak ki abidler (Allah’a kul olanlar) kavmi için bunda, elbette tebliğ (açıklamalar) vardır.
21/ENBİYÂ-108: De ki: “Bana, sizin ilâhınızın sadece tek bir ilâh olduğu vahyedildi.” Öyleyse siz müslümanlar mısınız (Allah’a teslim olanlar mısınız)?
21/ENBİYÂ-109: Bundan sonra dönerlerse, o zaman de ki: “Size müsavi olarak (herkese eşit şekilde), (Allah’ın emirlerini) bildirdim (ilân ettim). Vaadolunduğunuz şey (azap) uzak mı yoksa yakın mı (eğer) ben bilseydim (bilmiyorum).”
21/ENBİYÂ-110: Muhakkak ki O, sözün cehrî olanını (açıkça söylenenini) ve ketmettiklerinizi (gizlediklerinizi) bilir.
21/ENBİYÂ-111: Eğer bilsem (bilmiyorum), belki de o (erteleme), sizin için bir imtihandır. Ve belli bir zamana kadar bir meta (faydalanma)dır.
21/ENBİYÂ-112: Dedi ki: “Rabbim hak ile hüküm ver. Ve bizim Rabbimiz, sizin (yanlış) vasıflandırmalarınıza rağmen yardım istenilen Rahmân (Allah)’dır.”